Askeri Kökenli Travma Sonrası Stres Bozukluğu Yaşayan Gazi ve Malüllere Yönelik Eğitim Programı: 1. Bölüm

Mevcut Sıkıntılarınızın Nedenlerini Anlama

(Hayatta Kalma Modu ile Yaşam Modu)

Sıkıntılarınızı kontrol edebilmek ve iyileşmeye başlayabilmeniz için öncelikle onların nedenlerini anlamanız çok önemlidir. Bu bölüm sıkıntılarınızın neden devam ettiğini, aynı olayları yaşayan diğer insanların hepsinin, sizinle aynı sıkıntıları aynı derecede uzun süre neden yaşamadığını anlamanıza yardımcı olabilir.

Bu bölümde şu konularda bilgi sahibi olabilirsiniz:

  • Neden zamanımın çoğunda tedirgin, kötü bir şey olacakmış gibi hissediyorum, önlemler alma ihtiyacı hissediyorum?
  • Neden öfkemi, sinirlerimi kontrol etmekte zorlanıyorum? Eskisine göre daha sık kavga ediyorum?
  • İçimde hissettiğim sıkıntıların (sıkıntı hissi, terleme, çarpıntı vb.) nedeni ne?
  • Neden yaşadığım olaylar sürekli aklıma geliyor? Kolaylıkla hatırlayabiliyorum?
  • Kişiliğim eskisine göre değişmiş gibi hissediyorum. Bu doğru mu?

Önemli not: Dikkatinizi toplamakta güçlük çekme, unutkanlık gibi yakınmalarınız varsa bu notları okurken bunu göz önünde bulundurun ve anlamanızı sağlayacak şekilde okuyun. Bunun için hergün sadece 20 dk. okumak, altını çizerek okumak, notları çeşitli kısımlara bölüp parça parça okumak, tam anlamadan diğer notlara hızlıca geçmemek veya birisine okutup anlattırmak gibi yolları deneyebilirsiniz.

Sorunlarınızın devam etmesinin birçok nedeni vardır. Bu nedenlere yeri geldikçe sırasıyla değinilecektir. Bu yüzden notların her birinin ayrı bir yeri ve önemi vardır. Sıkıntılarınızın (özellikle tedirginlik ve öfke kontrolü problemlerinizin) en önemli nedenlerden birisi hayatta kalma modu ile yaşam modu arasında enerjinizi ve zamanınızı ortama uygun şekilde paylaştıramamanızdır. Bu iki modun ne olduğunu anlamak için lütfen okumaya devam edin:

Hayatta kalma modu (Alarm durumu)

Beynimizin orta bölümü (amigdala) 7 gün 24 saat boyunca siz farkında olmadan sürekli olarak bir radar çevreyi tarar. Orta beynin amacı bir tehlike ile karşılaştığınızda bir saniyeden daha hızlı bir şekilde hemen düşünmeden tepki verebilmenizi sağlamaktır. Bir tehlike ile karşılaştığınızda ‘hayatta kalma moduna’, ‘alarm durumuna’ girersiniz. Beynimizin düşünme kapasitesi nedeniyle orta da gözle görülür bir tehlike olmadığı zamanda sadece düşünerek bu durum içine girilebilmktedir. Temel amacınız hayatta kalmak, ölmemektir. Aşağıdaki şema bunu özetlemektedir:

TEHLİKE → HAZIRLIK (Enerjiyi artırmak) → MÜCADELE ETMEK YA DA GERİ ÇEKİLMEK

Tehlike alarmı çaldığında hemen vücudunuzda bazı değişiklikler olur. Tehlikeye hazırlanırsınız. Vücudunuzda şu türden değişiklikler olur:

  • Kalp atışınızın hızlanması
  • Soluk alış verişinizin hızlanması
  • Terleme
  • Ağız kuruluğu
  • Midede yanma, sıkışma
  • Kaslarda gerginlik
  • Titreme

Yukarıdaki değişikliklerin hepsinin olumlu bir amacı vardır. Bu amaçlar aşağıda yazılmıştır:

  • Kalp atışınızın hızlanması: Kaslara kan akışı hızlandırılarak hızlı bir şekilde mücadele etmek ya da kaçmak için kaslar hazırlanır
  • Soluk alış verişinizin hızlanması: Daha çok oksijen daha çok enerji üretilmesi demektir. Böylece kasların harcayacağı enerji depolanmaya başlanır
  • Terleme: Vücutta enerji üretimi arttığında vücut ısınmaya başlar. Vücut ısısının belli bir sıcaklığın üstüne çıkması zararlı olduğu için terleme bir karbüratör gibi vücudun soğutulmasını sağlar
  • Ağız kuruluğu: Tehlike ile mücadele etmek ya da geri çekilmek için büyük bir enerji gerekebilir. Bu yüzden tehlike durumunda gereksiz tüm enerji harcayan organlar geri plana çekilir. Sindirim sistemi tehlike anında işe yaramayacağı için tükrük bezleri, mide gibi organlara az enerji gider ve yavaşlarlar.
  • Midede yanma, sıkışma: Sindirim sistemine az enerji gitmesi sonucu oluşur
  • Uykusuzluk: Sürekli uyanık ve tetikte kalabilme yeteneğidir

Askerlik göreviniz sırasında çatışma alanındayken yukarıdaki bedensel hazırlık hepinizde de belli derecelerde bulunmaktaydı. Bedeniniz hızlı bir şekilde hazırlandıktan sonra çeşitli önlemler almaya başlarsınız. Örneğin, siper almak, mevzide güvenli bir noktada durmak, hedef küçültmek, yerinizi belli edecek davranışlar göstermemek gibi. Tüm bunları yaparken de tetikte beklersiniz. Tek düşündüğünüz şey tehlikedir. Gördüğünüz her şeyi, her kişiyi potansiyel bir tehdit olarak algılarsınız. Örneğin, termalde gördüğünüz her görüntü ilk olarak bir teröristi akla getirir ve tetikte kalma düzeyiniz artar. Tehlike ile yüz yüze geldiğinizde de bedeninizin ürettiği enerjiyi kullanmaya başlarsınız. Mücadele edersiniz, ateş edersiniz, diğer askerleri kollarsınız… Eğer tehlike çok büyükse, çok büyük bir orantısız güçle karşılaştıysanız ve mücadele ederek hayatta kalamayacağınızı o an düşündüyseniz geri çekilmeye başlarsınız. Tehlikeden kaçınırsınız. Sonuç olarakta tehlike belli bir süre ortadan kalkar, hayatta kalırsınız ve vücudunuz normal enerji üretme ritmine geri döner. Buraya kadar anlatılan şeyler normalde olması gereken durumlardır. Zaten sizde mutlaka bu aşamalardan geçtiğinizin farkındasınız. Bu aşamalardan geçerek hayatta kaldınız.

Özetle, eğer bir tehlike ile karşı karşıyaysanız ya da her an böyle bir risk içindeyseniz, ölüm kalım meselesi varsa, hayatınız tehlikedeyse yukarıdaki aşamaların tümünden geçersiniz ve bu şekilde sağ çıkarsınız.

Şunu da söylememiz gerek. Sizin bir yeteneğiniz var ki bu yetenek bir çok insanda bu şekilde bulunmamaktadır. Tehlikeye hazırlık evresinde oldukça iyisiniz. Enerjinizi bir tehlike karşısında çok hızlı bir şekilde artırabiliyorsunuz. Bunu sık kullandığınız içinde bu yeteneğiniz sürekli gelişiyor. Bu durum, bir tehlikeyle karşı karşıya kaldığınızda bir çok insana göre hızlı bir şekilde tepki verebildiğiniz anlamına gelir. Bunun yanında bu yeteneğinizin dezavantajları nedeniyle problemler yaşamaktasınız.

Yaşam Modu

Yaşam modu ortada herhangi bir tehlike unsuru olmadığında, normal yaşam koşullarında insanların çoğunun içinde olduğu durumdur. Bir şeyle karşılaştığınızda ona uygun tepki verirsiniz. Üzülünecek şeye üzülür, sevinilecek şeye sevinir, korkulacak şeyden korkar, sinirlenilecek şeye sinirlenir, acınacak şeye acırsınız. Sevgi, birlik, mutluluk, hüzün, şaşkınlık, sitem vb. her tür duyguyu yaşayabilirsiniz. Duygularınız zengindir. Hep aynı duygular içinde kalmazsınız. Verdiğiniz tepkilerde karşılaştığınız olaylarla uyumludur. Örneğin, kuyruktayken birisi sizin önünüze geçtiğinde sinirlenip onunla kavga etmez bunun yerine göz ardı edebilirsiniz, onu uyarabilir, diğer insanların dikkatini buna çekebilir veya ilgililere o anda şikayet edebilirsiniz. Yani vereceğiniz tepki durumla uyumludur. Ortada bir tehlike ya da özel bir durum olmadığında, sivildeyken yaşam moduna geçmeniz gerekir.

Alarm Durumu ile Yaşam Modunun Enerji Düzensizliği

Daha öncede belirtildiği gibi problemlerinizin devam etmesinin en önemli nedenlerinden birinin alarm durumu ile yaşam moduna ayırdığınız enerjiyi dengelemekte zorlanmanızdır. Örneğin, diyelim ki arazide, operasyona çıkmışsınız. Görevdesiniz. Bu durumda enerjinizin tamamına yakınını hayatta kalma moduna ayırırsınız. Yaşam moduna neredeyse hiç girmezsiniz. Birliğinize geri döndüğünüzde yine alarm modunu devam ettirirsiniz ama arazideki kadar devam ettirmenize gerek yoktur. Yani bu durumda enerjinizin %60-70’ini alarm durumuna, % 30-40’ını yaşam moduna ayırabilirsiniz. Sivile döndüğünüzde de alarm durumunu çok daha azaltıp zamanınızın %90’ını yaşam moduna verebilirsiniz. Alarm durumuna geçeceğiniz yerler akıcı bir trafikte karşıdan karşıya geçmek, gece karanlık ve tekinsiz bir sokaktan geçmek zorunda kalmak vb. durumlarla sınırlı kalır. Bu tür durumlarda sivil yaşamda çok sık olmadığı için ancak zamanınızın küçük bir kısmını alarm durumunda geçirmeye ihtiyaç duyarsınız. Sizi etkileyen travmatik olayı ya da olayları yaşamadan önce de muhtemelen bu şekilde ortama uygun olarak alarm durumu ile yaşam modunu dengeleyebiliyordunuz.

Kısacası problemlerinizin devam etmesinin nedeni bu iki modun dengesini tutturamamanızdır. Dengesini tutturmakta zorlanmanızın bir nedenine bakıldığında da ölümle burun buruna gelmeniz, olayda dehşet içine kapılmanız, istediğiniz şekilde hareket edememeniz ve olay sırasında çaresizliği belirli bir süre yaşamanızın payı vardır. Bu yüzdende büyük ihtimalle farkında olarak ya da olmayarak şu tür bir düşünce geliştirdiniz. ‘Bir daha aynı şeyi yaşamamak, tekrar çaresiz duruma düşmemek için aşırı tetikte olacağım, çok önlem alacağım bu şekilde asla gafil avlanmayacağım’. Olayda yaşadığınız yoğun çaresizlik ve öfke duygunuz nedeniyle bilinçaltı düzeyinde böyle bir karara varmış olabilirsiniz. Dolayısıyla yaşam modunda uzun süre zaman geçirmek –sivil yaşam da bile- sizin için çok riskli, alarm durumunda geçirmek ise daha güvenli ve risksiz gibi geliyor olabilir. 4. bölümde düşüncelerinizin problemleriniz üzerine olan etkisini incelediğimizde bu konuyu daha iyi anlayabilirsiniz.

Alarm Durumunda Uzun Süre Kalmanın Etkileri

Şu ana kadar alarm durumu ile yaşam modunu inceledik ve problemlerinizde bu iki modu dengeleyememenin büyük payı olduğunu inceledik. Ne oluyor da alarm durumunda uzun süre kalıyorum, sivil yaşamda bile sıklıkla bu hayatta kalma moduna giriyorum, sürekli tedirginim diye düşünüyor olabilirsiniz. Bunun birçok nedeni vardır. Bu nedenlere daha sonraki notlarda zaman zaman değinecektir. Kısaca özetlemek gerekirse bu nedenler olay anında yoğun dehşet, korku, çaresizlik duymak, olay sonrasında şehitlerin yasını tam tutamamak, olayı uzun süre  hazmedememek, olayla ilgili yaşantılarını, duygularını kimseye anlatamamak ve alarm durumuna hızlıca girme alışkanlığı geliştirmek. Bu bölümde de alarm durumuna hızlıca girme alışkanlığınızın etkisine odaklanılmaktadır. Klinik deneyimlerimize ve yapılan araştırmalara göre problemlerinizin devam etmesinin temel nedeni bu alışkanlıktır.

Peki nedir bu alışkanlık? Sürekli tetikte kalmak, önlemler almak, zamanın çoğunda tehlikeyi-kişilerarası ilişkilerde hak ihlallerini beklemek ve sonra yoğun bir şekilde mücadele etmek veya geri çekilmek

Bildiğiniz gibi sivil yaşamda yaşam tehditi ve ölümle burun buruna gelme ihtimaliniz çatışma bölgesine göre çok düşüktür. Bu düşük olasılığa rağmen ne oluyorda kontrol edemediğiniz şekilde, büyük bir tehlikenin sürekli sizi takip ettiğini düşünüyorsunuz? Bunun cevabı düşüncelerinizde gizlidir. Sık bir şekilde, bilinçli ya da bilinçsiz sadece düşünerek beyninize bir tehlike varmış gibi sinyal verdirtiyor ve alarm durumuna geçiyorsunuz.

Bir şeyi aklınıza getirdiğiniz anda onu düşünmeye, o varmış gibi tepki vermeye başlarsınız. Örneğin, bir limon düşünün, suyunun aktığını, ağzınıza suyunu damlattığınızı, elinizde sıkarken suyunun yüzünüze gözünüze sıçradığını ve gözünüzü yaktığını hayal edin. Ağzınızda bıraktığı ekşiliği hayal edin. Şu an ne fark ediyorsunuz? Eğer limonu net bir şekilde canlandırdıysanız ağzınızın suyunun aktığını, ekşi bir limonun suyunu sanki ağzınıza akmış gibi hissetmişsinizdir. Buradan çıkarılacak ders bir şeyi düşünmenizin o şey gerçekmiş gibi bedensel tepkiler vermenize neden olabileceğidir. O zaman şu sonuca varıyoruz:

Hayalinizde bir tehlikeyi düşündüğünüzde, senaryolar kurduğunuzda (örneğin, pikniğe gittiğinizde bir mayına basacağınız, bacağınızın kopacağı, çevrenizdeki insanların yaralanacağı gibi ayrıntılı görüntüler), yani bir şey olacakmış gibi düşündüğünüzde o şey oluyormuş gibi tepki verirsiniz.

O yüzden sadece düşünerek sık sık alarm durumuna geçiyorsunuz. Ortada bariz bir tehlike unsuru olmamasına rağmen bedeniniz enerji üretiyor, tetikte bekliyorsunuz ve önlemler alıyorsunuz (silahla dolaşmak, sürekli arkanıza bakmak, eve girer girmez kapıyı hemen kilitlemek, yastığın altında silah bulundurmak gibi). Sürekli tetikte kalmak istediğinizden dolayı az uyuyorsunuz ya da uyumuyorsunuz. Cephedeki bir asker gibi hissediyorsunuz bir bakıma. Mevzide, elinizde silah bekliyorsunuz. Karşınıza çıkan her şey, her ses bir düşmanmış gibi geliyor. Ancak cephede olmadığınız için düşündüğünüz tehlike hiç başınıza gelmiyor, karşınıza çıkmıyor. Bu yüzden ne onunla doğrudan mücadele edebiliyorsunuz, ne de geri çekilebiliyorsunuz, çünkü o tehlike kafanızın içinde, sürekli sizin yanınızda. Nerede olursanız olun.  Yaptığınız şey sürekli tetikte beklemek ancak bu çok uzun bir bekleyiş oluyor. Tehlike olasılığına karşı enerji üretiyorsunuz ancak bunu ortada somut bir tehlike olmadığı için mücadele etme ya da kaçma olarak kullanıp boşaltma şansınız olmuyor. Bu yüzden kaslarınız sürekli gergin olduğundan gevşeme amacıyla titremeye başlıyor, uzun vadede yorgun ve güçsüz hissediyorsunuz. Çünkü tehlikeye karşı sürekli büyük bir enerji deposuyla beklemek zorunda hissediyorsunuz. Daha önce belirtildiği gibi bu konuda da oldukça iyisiniz. Sizin tehlikeyle başaçıkma, önlemler alma ve tetikte bekleyebilme yeteneğiniz çok iyi durumda olduğu için ve bunu her ortamda kullandığınız için problemleriniz devam ediyor. Özetle, yaşam moduna geçmeniz gerekirken alarm durumunda kalıyorsunuz.

Alarm durumunda uzun süre kalmak şu sıkıntılara neden olur:

  • Sürekli uyanık ve tetikte kalma isteğinden dolayı uykusuzluk problemi
  • Sürekli tetikte beklemekten dolayı gerginlik, rahat olamama
  • Düşünce gücüyle tehlike varmış gibi sıklıkla vücut enerji artırdığından dolayı enerjinin zamanla tükenmesi, yorgunluk, isteksizlik
  • Ev dışında vakit geçirmek ve diğer insanlarla iletişim kurmak riskli ve tehlikeli olarak algılandığından dolayı yalnızlık, kendi kabuğunda vakit geçirme, ilişki sorunları
  • Küçük haksızlıkları büyük haksızlıklar gibi görmek ve uygun yollarla hakkını aramak yerine aşırı tepki göstermek, sık kavga etmek. Kavga edilen kişiyi adeta çatışmadaki bir ‘düşman, terörist’ gibi görmek
  • Tedirginlik ve öfke problemleri nedeniyle düzenli bir işte çalışamamak
  • Sıkıntıların devam etmesi üzerine umutsuzluk, tükenmişlik ve depresyon

Alarm durumuna eğer sık sık geçerseniz bunun sıklığı gittikçe artabilir. Kararlı ve azimli bir şekilde zor da olsa aldığınız önlemleri uzun süre bir yana bırakmadığınız, büyük bir tehlike varmış gibi davrandığınız için aslında tehlikenin olmadığını da kendinize gösterme şansınız olmuyor. Aşağıdaki örnek hikaye bunu daha iyi anlamanızı sağlayabilir:

Şehir merkezinde kafede oturan bir adam yolun karşısında bir başka adamın kollarını hızlı bir şekilde sağa sola salladığını fark etmiş. Bunun uzun süre yaptığını görünce dayanamayıp merakla yanına gidip sormuş.

‘Neden kollarını böyle sürekli sallıyorsun?’

‘Vahşi filleri kovalamak için’

‘E ben burada hiç vahşi fil görmüyorum ki. Ne arasın burada?’

‘Bak gördün mü demek ki işe yarıyor! Ben kollarımı böyle sallamasam filler buraya hücum ederdi!’

Sivilde vahşi fillerin olmadığını kendinize, bilinçaltınıza gösterebilmeniz için kollarınızı sallamadan bekleyip görmeniz gerekir. Tabi ki bunu yapmak kolay bir şey değil. Bunun nasıl yapılacağını ilerideki notlara bakarak öğrenebilirsiniz.

SIK SORULAN SORULAR

Tehlike durumlarında bazı askerlerin mücadele etmek ya da geri çekilmek yerine donup kaldıklarını fark etmiştim. Bu nasıl açıklanıyor?

Tehlikeyle başaçıkmak için üretilen enerji düzeyi çok fazla olursa ve dehşet duygusu çok ön plana gelirse sistem aşırı yüklenir ve donar. Aynen bir bilgisayarın aşırı çalışma sonucu kilitlenmesi gibi. Donma da bir çeşit kendini koruma yöntemidir.

Ben birisiyle kavga ettiğimde o kişiyi büyük bir zarar vermek hatta imkanım olsa öldürmek bile isteyebiliyorum. Bunun nedeni nedir?

Bu durumda alarm durumuna ayırdığınız zaman ve enerjinin yüksek olduğunu düşünebiliriz. Çatışma sırasında alarm durumu çok ön planda olduğu için tek önemli olan hayatta kalmaktır. Bununda en önemli yollarından biri düşmana olabilecek en büyük zararı vermek, öldürmektir. Sivilde de aynen çatışmadaki bir asker gibi hissedip hareket ettiğinizi düşünüyorsanız yaşam moduna nasıl daha çok zaman ayırabilirim konusu üzerinde düşünmeniz faydalı olacaktır. Bunu nasıl yapacağınız ilerideki notlarda bulunmaktadır. Olayla alakalı olarak içinizde birikmiş öfke de bu tür patlamalar yaşamanıza neden olabilir.

Ben tehlikenin olmadığını zaten düşünmemeye, kafamdan atmaya çalışıyorum ama işe yaramıyor. Yine varmış gibi hissediyorum. Bu şekilde mi başaçıkmamız gerekiyor?

Düşünmemeye çalışmak aslında düşünmektir! Şimdi size beyaz bir ayakkabıyı sakın düşünmeyin, beyaz bağcıklı bir ayakkabı… Bunu birkaç dk. tekrarlasam aklınıza hemen beyaz bir ayakkabı gelecektir. Şu anda bile gelmiş olabilir. Bu yüzden demek ki düşünmemeye çalışmak aslında tam tersi etkiye neden olmaktadır. Bunun için başka yöntemler vardır.

Yaşadığım olayı unutarak mı tedavi olacağım?

Yaşadığınız olayı unutmanız mümkün değildir. Eskiden yaşadığımız hangi olayı tamamen unutabiliriz ki? Özellikle yoğun duygu yükü yaşadığınız, dehşet ve acı verici bir olayı unutamazsınız, unutmayacaksınız da. Zaten tedavi olmanız için böyle bir gereklilik de yoktur. İyileşmeye başladığınız da olacak şey olayı eskisi kadar sık hatırlamamanızdır. Aklınıza geldiği zamanlarda ise eskisi kadar yoğun sıkıntı duymayacak, ortamdan kopmayacak ve normal işlerinize devam edebileceksiniz. Geçmişteki olayınızı hatırladığınızda yaşayacağınız şey bir hüzün, iç burukluğu, üzüntü ve belki bazen bir iki damla gözyaşı olacaktır. Tabi ki zaman zaman yoğun duygularda yaşayabilirsiniz ancak eskisiyle kıyasladığınızda yaşayacağınız sıkıntılar sizin yaşamınızı önceki zamanlar kadar etkilemeyecektir.

Dikkatimi toplamakta çok güçlük çekiyorum. Unutkanlıklar yaşıyorum. Bunun hayatta kalma modu ile ilişkisi var mıdır?

Hayatta kalma modunda tek odaklandığınız şey tehlikenin kendisidir. Bunun dışındaki ayrıntılara odaklanmanızın riskli olacağını hissedersiniz. Bundan dolayı dikkatinizi diğer şeylere odaklayamıyor olabilirsiniz. Bunun diğer bir nedeni de eski yaşadığınız olayları sürekli düşünmek ve depresyondur.

Benim gibi benzer bir olayı yaşamış ve tedaviye ihtiyaç duymadan bir süre sonra toparlamış diğer insanlar bunu nasıl başarmış? Özel bir şey mi yapmışlar, kişilikleriyle mi alakalı yoksa şans mı?

Hazırlıksız bir şekilde, kişinin başaçıkmakta zorlandığı bir olay olarak adlandırılan travmayı yaşayan herkes bu olaydan olumsuz etkilenir. Sizde dahil olmak üzere bu tür olayları yaşayan herkes çeşitli problemler yaşar ama farklı olan şey bu problemleri yaşama süresi ve neler yaptığıdır. Belli bir süre sonra toparlanmış kişilerin bunu nasıl yaptıklarına bakıldıklarında bu kişilerin özellikle üç tür şey yaşadıkları görülmektedir;

  • Tedirgin hissettikleri, öfkelendikleri, alarm durumuna geçiyor olduklarını fark ettikleri anda yaşam moduna geçebilmektedirler. Bunu da tetikte kalmayarak, dikkatlerini başka yöne çevirerek, güvenlik önlemleri almayarak, günlük yaşama odaklanarak yapmaktadırlar
  • Her yönden dengeli bir şekilde yaşamaya çalışmaktadırlar (kendine zaman ayırmak, ilişki, meslek vb. gibi)
  • Aile, arkadaş vb. çevresindeki insanlarla yaşadıkları olayları duygularını da ifade ederek konuşabilmek, ‘içini dökme’ deneyimini yaşayabilmek. Yalnız hissetmemek, sosyal destek

Bende ruhsal bir kusur, psikolojik bir sakatlık mı var?

Daha önce anlatılan türde yaşadığınız şeyler ruhsal bir kusur, bir sakatlık anlamına gelmemektedir. Belki size ilginç gelecek ama aslında şu andaki problemlerinizin nedeni güçlü olan özelliklerinizi-alışkanlıklarınızı çok sık, uygun olmayan durumlarda – örneğin, sivil yaşamda da- ve fazla dozajda  uygulamaktır! Bu güçlü özelliklere, becerilere baktığımızda bunlar:

  • Sürekli uyanık ve tetikte kalabilme
  • Tehlikeyi hızlıca fark edebilme ve hemen ani tepki verebilme
  • En küçük belirtide direkt olarak tehlikeyi-zarar gelme durumunu düşünebilme
  • Sıkıntılardan -acıdan- kendinizi uzaklaştırabilmek, yalnız kalabilmek
  • Negatif, olumsuz, eksik şeylere odaklanarak bunların farkında olabilmek (bunların farkında olmak önlem almanın, sorunları çözmenin ilk adımıdır)
  • Duygularını yoğun bir şekilde yaşayabilme
  • Engellenme ve adaletsizlik durumunda kendinizin ya da başkalarının hakkını savunmak, harekete geçebilmek
  • Kendi değerleri ve kurallarına sadık olmak
  • Hayır diyebilmek

Yani problemlerinizin en önemli nedeni aslında aslında sizde eksik olan şeyler değildir. Asıl neden fazla olan şeylerdir. Bu fazla olan şeylerin ne olduğunu, neden fazla olduklarını ve problemlerinizin devamına olan etkilerini notların ilerleyen bölümlerinde (özellikle 2. bölümde) daha iyi anlayacaksınız.

Durumum gittikçe kötüleşip uzun süre devam ederde şizofreni gibi halk tabiriyle ‘delirir miyim?’

Hayır. Psikolojik rahatsızlıklar temelde iki gruba ayrılır. Psikoz ve nevroz. Şizofreni hastaları psikoz grubuna girer. Şizofreni gibi ciddi psikolojik hastalıklar erken yaşlarda hissedilmeye başlar. Çoğu zaman ergenlik döneminden sonra tetiklenir. Şizofren hastaların beyin yapılarında da anormallikler vardır. Bu tür hastaların düşünceleri gerçek olmayan, aşırı mantıksız hayallerle doludur. Sizin durumunuzdaki kişiler ise nevroz grubuna girer. Bu grupta depresyon, öfke problemi, sıkıntı, kaygı problemleri gibi şikayetler vardır.

Neden kabus görüyorum?

Kabus bir çeşit kötü ve sıkıntı verici rüyadır. Rüyaların temel bazı nedenleri aşağıda verilmiştir:

  • Gün içinde yaşadığınız yoğun duyguların rüyalarınızla devam etmesi
  • Gün içinde bastırdığınız, görmezlikten geldiğiniz, düşünmemeye ve başkalarıyla konuşmamaya çalıştığınız şeylerin rüyada özgür kalması
  • Gece alarm durumunda iseniz rüyalarınız da kabuslar şeklinde hep tehlikeyle, teröristlerle, başınıza gelen kötülüklerle ilişkili olur
  • Geçmişte içinize sindiremediğiniz olaylar, durumlar varsa bunlarda kabuslarınıza yansıyabilir. Burada bilinçaltınızdaki amaç, bastırmamanızı sağlayarak psikolojik olarak bu olayları sindirmenizi, hazmetmenizi amaçlamaktır

Benim çocuklukta yaşadığım şeyler şu andaki sıkıntı ve problemlerimle ilişkili olabilir mi?

Benzer şekilde olaylar yaşamış ama sıkıntıları uzun sürmemiş kişilerden farklı olarak sizin problemlerinizin devam etmesinin asıl nedeni yaşadığınız travmatik olayın ya da olayların etkisi ile başaçıkarken edindiğiniz düşünce ve davranış alışkanlıklarıdır. Bunun yanında çocukluk çağından beri devam eden bazı kişilik özellikleriniz varsa şu andaki sıkıntılarınızın ve başaçıkma yöntemlerinizin belirlenmesinde bunlarında payı olabilir. Örneğin, anneniz aşırı evhamlı ve tedirgin bir yapıya sahipse bu kişilik özellikleri bir şekilde size de geçmiş olabilir. Ya da aşırı sinirli bir babanız varsa öfke kontrolü ile nasıl başaçıkacağınızı tam öğrenme fırsatı bulamamış olabilirsiniz. Diğer bir neden çocukluktan gelen hassas bir noktanız bu travmada yara almış olabilir. Özetle, olaydan önceki kişilik özelliklerinin ve deneyimlerinizin tabi ki etkisi olabilir ancak asıl neden olay sonrasında bilinçli ya da bilinçsiz olarak geliştirdiğiniz alışkanlıklardır. Bu alışkanlıklardan en sık görülenleri 2. bölümde anlatılmıştır.

Uzm. Psk. Cem Gümüş

Kaliteli Yaşam Danışmanlığı ve Travma Terapisi/EMDR özel çalışma alanlarımdır.

Psikolojik güçlükler ve kişisel gelişime yönelik birçok içerik (kitap ve online eğitimler vb.) paylaşıyorum.

İçeriklere ulaşmaya başlamak için buraya tıklayabilirsiniz.

Kendinin Terapisti Ol Kitabı

psikolog kitapları öneri kendinin terapisti ol

Daha Kaliteli Bir Yaşam İçin
4 Basamaklı Uyan Yöntemini
Nasıl Kullanabileceğinizi Öğrenin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir