Güzel, çekici birisi değilim.
Kimse bana gerçekten değer vermez.
Hayatıma hep yanlış insanları çekeceğim.
Kötü bir ebeveynim.
Kariyerimde başarılı olamayacağım.
Doğru dürüst hiçbir yeteneğim yok, herkes benden daha önde.
Sıkıcıyım, kimse benimle zaman geçirmekten keyif almaz.
Para kazanmayı, yönetmeyi hiç beceremeyeceğim.
Geçmişte yaptığım hatalar yüzünden hep suçlu hissetmeliyim, asla kendimi affedemem.
Bir şeyleri değiştirmek için çabalamak boşuna. Beceriksizim, iradesizim, tembelim.
Aklımdan geçen bu düşünceler içimi şişirdi.
Çok bunaltıcı, insanın motivasyonunu yerlere seriyor.
Yukarıda zihnimden geçenleri dinleyebildin ama normalde diğer insanlara bakınca böyle telepati kuramıyorsun.
Şu ana kadar yüzlerce kişinin iç dünyasına tanık olmuş deneyimli bir psikolog olarak sana bir sır vereyim:
İnsanların büyük bir çoğunluğu için az önceki sesler çok tanıdık.
İtiraf edeyim ben de eski bir öz saygısızlık mağduruyum.
Artık yukarıdaki gibi zihnimden geçen düşüncelere farklı bakabiliyorum.
Eğer sen de öz saygısızlıktan az çok mustaripsen -şu anda burada olduğuna göre az ya da çok öylesin- yazıyı okumaya devam edebilirsin.
Yazı için kendime not: Direkt geçişle devam et
İç ses: Buna onlar karar veremez mi? Niye söyledim ki şimdi bunu, çok gereksiz
İşte gördüğün gibi öz saygısızlığı kendine o kadar hızlı yapabiliyorsun ki sanki doğal bir şeymiş gibi geliyor ve alışıyorsun.
Hatırlayabildiğim kadarıyla ergenlik dönemimle birlikte ben de öz saygısızlık mağduru olmaya başladım.
Özellikle bedenim, sosyal becerilerim ve öz güvenim konusunda kendimi acımasızca yargılayan bir sesle gün içinde kendi kendimi dövüyordum.
Belki psikolog olma kararımda öz saygısızlık mağduriyetimin büyük bir etkisi olmuştur.
Kendime saygı duymak, güçlenmek için kişisel gelişim alanına, psikolojiye merak saldım ve bugünlere kadar gelmeme vesile olan tohumları o dönemde attım.
Psikoloji eğitimimle birlikte şunu fark ettim:
Öz saygısız tarafımdan saygı bekliyorum ama ben o tarafı yok etmek istiyorum, burada bir sorun var.
Mademki saygı karşılıklı; ben öz saygısız tarafıma saygı göstersem, onu anlamaya çalışsam belki bir şeyler değişmeye başlayabilir.
Bu fikir sonrasında öz saygısızlığıma saygıyla yaklaşmaya karar verdim.
Sonrasında psikolojik bir uyanışa götüren ilginç şeyler olmaya başladı.
Öz saygısız tarafımın son derece anlaşılır ihtiyaçları ve arzuları varmış.
Sevilmek, beğenilmek, saygı duyulmak, güçlü hissetmek, yalnız kalmamak istiyormuş.
Bunlara nasıl ulaşılacağıyla ilgili beklentilerinde sorun olsa da özünde bu ihtiyaçlar nedeniyle anlaşılmayı ve görülmeyi hak ediyor.
Öz saygısız tarafıma böyle bir farkındalıkla yaklaşmaya başladığımda kalıcı şekilde öz saygısızlık ortadan kalkıp öz saygıya dönüştü.
Artık diğerlerinin hakkımda ne düşündüğünü anlamaya, onların zihinlerinden ne geçtiğini tahmin etmeye çalışmayı büyük oranda bıraktım.
Kendim olarak kendimi ortaya koymak, görünür olmak konusunda cesur şekilde hareket edebilmeye başladım.
Kusurlarıma ve eksikliklerime hoşgörülü yaklaştığım için bu konular bir yara olmaktan çıkıp gelişme potansiyeli olan hedeflere dönüştü.
Böylece birileri bu noktalara dokunduğunda artık canım acımamaya başladı.
Kendime böyle şefkatli yaklaşmaya başladıkça aslında iyi olduğum, becerilerimin olduğu, şükredebileceğim şeyleri de fark edebilmeye başladım.
Narsist birisine dönüşmedim.
Eksikliklerimin, geliştirebileceğim noktaların neler olduğunu merak etmeye hep devam ettim.
Mesleki ve kişisel olarak kendimi nasıl geliştireceğimi düşünmeye hayat boyu devam edeceğim ama bir farkla;
Artık yetersiz olduğum noktalara öz saygısızlıkla değil; öz saygıyla yaklaşıyorum.
Bunun getirdiği duygusal özgürlüğe herkesin ne kadar çok ihtiyacı olduğunu defalarca danışanlarımda da gözlemledim.
Onlarda öz saygısızlıklarını dönüştürdüklerinde yaşamlarında çok önemli bir sayfanın açıldığını söylediler.
Bu sayfayı kendi hayatında açmak, psikolojik bir uyanış yaşamak, öz saygısızlık mağduriyetinden kurtulmak için ne yapmak gerekiyor?
Öz saygısızlığa saygıyla yaklaşmak…
Öz saygısızlık, kendinde memnun olmadığın taraflara işarettir.
Bu taraflara yargılayıcı yaklaşan, böyle olmaması gerektiğini ve düzelmesini arzu eden, dırdır eden bir yakının gibi düşünebilirsin.
Öz saygısızlık; “Titre ve kendine gel, bıktım artık, bir şeyler yap” diyen, provokatif olarak kışkırtmaya ve toparlanmaya sevk etmeye çalışan ve beklediği sonuçları göremeyince de eninde sonunda yılgınlığa dönüşmüş bir sestir.
Belki de hayatında sana böyle saygısızca davranmış annen, baban, yakın bir akraban ya da bir arkadaşın olmuştur.
Sana düşen iş; ona empati yapıp, gerçeklerle yüzleşip, gereğini yapmaktır.
Öz saygısız taraf anlaşıldığını ve ciddiye alındığını hissedince rahatlayacaktır.
Kendine saygı duyan bir iç sese sahip olmak için nelerin gerektiğini düşün.
Bunu yazılı bir listeye dönüştürebilirsin.
Mükemmeliyetçi olman gerekmiyor.
“Herkes onaylasın, istediğim her şeye ulaşayım, her ortamda sivrileyim, zorluk yaşamayayım.” gibi beklentiler gerçekçi değildir.
Eksikliklerini, yetersizliklerini kabul etmekle bunları geliştirmek arasında ince bir çizgi vardır.
Var olanı kabul etmek ve değişim arasında tatlı bir dans olsun ömür boyu.
Bu dans gergin ve agresif tonda değil; merak ve keyifle olmalıdır.
Böylece öz saygısızlık mazideki bir yara olacaktır.
İç ses: Güzel bağladım.
Eskiden olsa, “Şımarma, bu anlattıklarını faydasız bulan, farklı ne öğrendim ki?” diyen kişiler olacak, boşver, paylaşma bu videoyu, zaten videoların çok fazla izlenmiyor.” diyen bir düşünce gelirdi ama bu çabayı göstermiş olduğum için kendimle gurur duyuyorum.
Kişisel gelişimine önem veren insanlara ulaşıp onlara ufak da olsa katkı sağlıyorum.
Beğenen de var beğenmeyen de. Her iki gruptan da bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum.
Uzm. Psk. Cem Gümüş