Tanı koyulacak kadar şiddetli olsun ya da olmasın kronikleşen bir kaygı sorunu varsa, kaygıyı alevlendiren bir zarar görme riski olabilir.
Kötü bir hastalığa yakalanmak, sorunlu bir yakınından çeşitli şekillerde zarar görmek; şiddete uğramak, borç çıkması, herkesin başını derde sokması; işini kaybetmek, ekonomik kriz, hukuki sorunlar, çekişmeli boşanma süreci gibi zarar görme risklerinin olduğu pek çok durum rahatsız edici düzeyde kaygı sendromuna girmeye neden olabilir.
Daha sonra da kaçınma ve güvenlik davranışlarıyla birleşince kaygı kısır döngüsüne girebilir.
Kendin ya da bir yakının bu tür durumlar nedeniyle kaygı sorunları yaşıyorsa ne yapmak gerekir?
Kaygı bozukluklarına neden olan diğer psikolojik tehditlere nazaran burada gerçekçi somut bir zarar görme riski var.
Dolayısıyla sadece bakış açısında bir şeyleri düzeltmek yeterli olmayacaktır.
Beyin doğal bir şekilde karşılaşabileceği tehditlere kaygı duygusuyla reaksiyon gösterecektir.
Bu sağlıklı bir şeydir. Peki bu durumda ne yapmak gerekiyor?
Bu tehdidin doğru analiz edilmesi ve sonrasında önlem alınması gereklidir.
Sorunlu birisiyle başa çıkmak için sınır koyma becerilerini kullanmak, hastalık konusunda tıbbi destek almak, ekonomik sorunlarda işle ilgili gerekli adımlar atmak gibi aksiyonlar almak lazım.
Bu aksiyonlar gayet açık olsa bile bu tür çözüm odaklı düşünme ve hareket etme konusunda psikolojik olarak sağlam durabilmek gerekir.
Bunu engelleyen önemli bir şey de, olasılığı abartmak ve başa çıkma gücünü yetersiz görmektir.
Zarar görme riskinin olduğu durumlarda şöyle bir durum içerisindeysen mevcut durumunun kaygı bozukluğuna dönüşme riski vardır:
Olasılığı Abartmak X Başa Çıkma Gücünü Yetersiz Görmek = Kaygı Sorunu
Bu formül zarar görme riskinin neden bazı kişiler tarafından daha kolay tolere edildiğini ama bazıları tarafından da kaygı bozukluğuna dönüştürüldüğünü anlatıyor.
Yazının başında bahsettiğim tarzdaki olası zarar görme risklerini düşününce rahat olan kişileri gözünde canlandır.
“Bence en kötü senaryo gerçekleşmez, olursa da hallederiz, başa çıkarız, dünyanın sonu değil.” diye düşünürler.
Tabi her zarar görme riskine böyle bakmamak gere.
Bazı sorunların olasılığı çok yakın olabilir ve başa çıkması çok güç olabilir.
Böyle durumları önceden öngörüp hazırlık yapmak gerekir yoksa zor durumda kalınabilir.
İşte iyi bir analiz burada devreye giriyor.
“Hastalık, sorunlu bir kişiye karşı kendini korumak ya da ekonomik sorunlar gibi durumlarda bunun olasılığını doğru şekilde değerlendiriyor muyum, eğer olursa nasıl başa çıkabileceğimi biliyor muyum, gerekirse kimlerden nasıl destek alabilirim?” gibi şeyleri önceden düşünmek gerekir.
Böylece psikolojik olarak daha güçlü ve güvende hissetme şansı olur.
Burada dikkatini çekmek istediğim diğer bir nokta var:
Somut sorunlardan dolayı zarar görme riski ikincil olarak diğer psikolojik tehditleri de tetikleyebilir.
“Hasta olursam, işimi kaybedersem, sorunlu yakınım başıma bela açarsa başa çıkmakta yetersiz kalırım, yakınlarımla arama mesafe girer, yalnız kalırım, sıkıntılar karşısında mutsuz olurum.” gibi diğer 3 psikolojik tehdidin de zarar görme tehdidiyle iç içe olduğunu söyleyebiliriz.
Dolayısıyla diğer psikolojik tehditlerle ilgili eğer işlenmemiş konular varsa sorun bir iken katlanmaya başlar.
Eğer bunlara yönelik farkındalığın düşükse yaşadığın sorunların tamamını hastalık ya da sorunlu yakın gibi somut probleme bağlarsın.
Onlar yüzünden ben bu haldeyim şeklinde mağdur psikolojisine bürünmek gerçekten hiç iyi hissettirmez.
Halbuki seni bunaltan ve sıkıştıran şey sadece somut sorunlar değildir.
Bu sorunlara eşlik eden yalnızlık, yetersizlik ya da mutsuz olma korkusu seni içten içe eritir.
Hatta bu yüzden belki de normalde başa çıkabileceğin somut bir sorun sana ekstra zor gelir çünkü asıl sorunun senin içinde olduğunun farkında değilsindir.
Aslında sana destek olabilecek birileri varken yalnız olduğunu düşünüyorsan, sahip olduğun becerilerin-kapasitene rağmen kendini yetersiz görüyorsan, şükredebileceğin imkanlarına rağmen mutlu olabileceğin hiçbir şeyin olmadığını düşünüyorsan kendini sabote ettiğini fark etmelisin.
El freni çekili olan bir arabanın gazına bastıkça arabanın zorlanması, çok yavaş hareket etmesi ve parçalarının zarar görmesi son derece doğaldır.
Arabanı çamurla dolu bir çukurdan çıkarman ya da uçurumlu bir yoldan geçmen gerekiyorsa arabanı el freni çekili şekilde sürmemelisin.
Bu yazıda somut zarar görme risklerine karşı nasıl bir tutum takınman gerektiğine odaklandım.
Diğer psikolojik tehditler zarar görme tehdidiyle çok bağlantılı olduğu için bu yazı serisindeki diğer 3 yazıyı da okuyarak büyük resmi daha net bir şekilde görebilirsin.
Kendine iyi bak. Somut sorunlarla da karşılaşsan sen kendine iyi baktıkça bunlarla başa çıkman kolaylaşacaktır.
Uzm. Psk. Cem Gümüş