EMDR Nasıl İşliyor?

EMDR terapisi ilgini çekiyorsa ve EMDR nasıl yapılır sorusunu, bu yöntemin nasıl işe yaradığını merak ediyorsan bu yazıda paylaştığım bilgiler ilgini çekebilir.

Eğer sen de benim gibi merak ettiğin konularla alakalı derinlikli bilgiler öğrenmeye ihtiyaç duyan tarzda biriysen bu yazıyı okumanı öneriyorum.

Adaptif Bilgi İşleme Teorisi

EMDR terapisi, adaptif bilgi işleme teorisine dayanır. 

Bu teoriye göre zihnin karşılaştığı her tür durumda kendi işine yarayacak şekilde belirli kodlamalar yapar ve aşağıdaki bilgileri kaydeder.

  • 5 Duyu: Görme, koklama, işitme, tat alma ve dokunma
  • Düşünceler
  • Duyguları
  • Bedensel hisler
  • Davranışlar

Örneğin, şu anda bu yazıları okuyorsun. Şu anki deneyimin beynine kaydediliyor.

Yazıları okurken anlatılan konularla alakalı belirli noktalar zihnine girmeye başlıyor, bununla alakalı belirli düşünceleri kaydediyorsun.

Buna eşlik eden olumlu ya da olumsuz duyguların olabilir. 

Bu kitapta aradığını bulduğunu hissedebilirsin, merak ve umut hissin artabilir veya canın sıkılabilir, sana uygun olmadığını düşünebilirsin ve başka bir şeyle ilgilenmeye karar verebilirsin.

Dolayısıyla normal şartlarda hangi durumla karşılaşırsa karşılaşsın zihnin o deneyimi adaptif bir şekilde işler, belli kararlar alır ve buna göre hareket eder.

Ancak eğer o an yaşadığın olay zihnini, beynini çok fazla zorluyorsa adaptif bilgi işleme sistemi verimli çalışmamaya başlar ve sistemde belli sekmeler olur.

Baş açıkmakta zorlandığın olumsuz deneyimleri yaşadığında sistem verimli bir şekilde çalışmıyor ve o noktada sorunlar ortaya çıkmaya başlıyor.

Yaşadığın travmatik olaya bağlı olarak beyindeki nörotransmitterlerin dengesinde belli değişiklikler olur. Kortizol, adrenalin gibi hormonların düzeylerinde belli değişiklikler meydana gelir.

Tüm bu stres hormonlarının etkisiyle birlikte bedenindeki bu fizyolojik değişiklikler, beyin kimyasını ve algılarını da etkilemeye başlar.

Normal şartlarda daha mantıklı, daha gerçekçi bakabileceğin ve daha etkili bir şekilde başa çıkabileceğin durumlar seni zorlamaya başlar.

Bir benzetme yapacak olursam; özellikle eski bilgisayarlarda birkaç programı aynı anda açtığında bilgisayarın kapasitesi yetmediği için yavaşlamaya başlardı hatta takılırdı. Yeniden başlatmak gerekirdi.

Yeniden başlattığında açık programlar kapandığı için de bilgisayar tekrar verimli bir şekilde çalışabiliyordu.

Bazı durumlarda eğer bilgisayar virüs kaptıysa bu virüsler sürekli alttan alta sistemi zorlayacağı için bilgisayar verimsiz bir şekilde çalışır hatta belirli virüs türlerine göre de bilgisayar çalışamaz hale gelebilir.

İşte aynı şekilde belirli psikolojik virüsler -işlenmemiş travmalar ve bu travmalara bağlı gerçekçi olmayan düşünceler, şemalar, kalıplar- bilinçdışında kayıtlı olduğunda ve tetiklendiğinde o zaman sistemde bir uyaran bombardımanı olmaya başlar.

Bu uyaran bombardımanıyla da birlikte verimli bir şekilde hareket edemezsin. O an yaşadığın duygular ağır gelir. Tahammül etmekte zorlandığını hissedersin. Bir nevi at gözlüğü takarsın. Bu at gözlüğü nedeniyle normalde düşünebileceklerini ve görebileceklerini göremezsin. Böyle olunca da başa çıkabileceğin konular başa çıkılamaz gibi hissettirmeye başlar.

Buradaki sorun nedir?

“Anı yaşayamamak”

O anda, geçmişten gelen etkenler zihninde o kadar fazla yük oluşturmaya başlar ki bir damla bile ağzına kadar dolu olan bardağı taşırmaya yeter. Dolayısıyla o bardak şimdiki zamanda alabileceği şeyleri alamamaya başlar ve en ufak bir durumda taşar.

Daha iyi anlaman için danışanlarımızla çalıştığımız bir örnek üzerinden gidelim.

Örnek Durum:

Diyelim ki; mükemmeliyetçi özellikleri ön planda olan bir annen var. Hiçbir şeyden memnun olmuyor ve sürekli bir şeylere kulp buluyor.

Çocukken annen seni bir komşu ziyaretinde diğerlerinin karşısında başka çocuklarla karşılaştırdı. Sen de bu olayı bir travma olarak yaşadın.

Bu olayla birlikte kızgınlık, üzüntü, utanç, kaygı gibi birçok duyguyu yaşadın.

Annenle olan ilişkinde o anda, takdir alma ve onaylanma ihtiyacın karşılanmadığı için bu sende bir travma yarattı.

Bu küçük gibi görünen olay o yaştaki çocuk için aslında büyük bir travmadır.

O noktada da bu travmayla birlikte adaptif bilgi işleme sisteminin şöyle bir karar aldığını düşünelim:

“Ben ne yaparsam yapayım annem beğenmeyecek, bir kulp bulacak. Yetersizim, beceriksizim. O zaman kendimi bu kadar yormama, zorlamama gerek yok. Zorlasam bile her seferinde hayal kırıklığına uğrayacağım çünkü bu anneme yetmeyecek. O nedenle çok çalışmama gerek yok.” diye düşündün.

Artık sınavlara son gün kala çalışmaya ve ortalama notlar almaya başladın.

Bu şekilde de yaşamını sürdürerek bugünlere kadar geldin. Yetişkin biri oldun ve sonra çalışma hayatına başladın.

İş yerinde yöneticin çalışma arkadaşlarından birini herkesin içinde övdü ve diğer kişileri de üstü kapalı eleştirdiğini düşünelim.

Lafı “Siz onun kadar iyi performans gösteremiyorsunuz, çabalamıyorsunuz.” noktasına getirdi.

Böyle bir deneyimi yaşadığında; geçmişte annenle alakalı yaşadığın komşu olayı gibi deneyimler tetiklenirse o noktada kendini diğerleriyle karşılaştırınca daha kötü hissetmeye başlayabilirsin. Yöneticinin gözünde kendini değersiz, yetersiz hissetmeye başlayabilirsin.

“Ne yaparsam yapayım yeterli olamayacağım, o yüzden de o kadar çabalamama gerek yok.” şeklindeki geçmişten gelen o paket program buraya da yansıyabilir.

O zamanlar belki bu düşünce adaptif ve uyumluydu o an ki koşullara. Annen gibi mükemmeliyetçi biri karşısında daha da iyisi olmaya çalışmak çok tüketici ve yorucudur. Çocukken de aklına başka bir seçenek muhtemelen gelmediği için böyle bir denge sağlamıştın.

O yüzden bu tür bir düşünceyi-kararı kabullenmek o şartlarda işe yaradı ama şimdiki zamanda olaya aynı bakış açısıyla bakmak seni sıkıştırabilir çünkü gereğinden fazla kendine yükleniyorsundur.

Bu noktada işte o geçmişteki olay tetiklendiğinde aynı duygu buraya yansır ve kendini sıkışmış hissedersin.

Burada daha da kötü olan; farkında olmadan yaşamını sabote etmeye başlarsın.

Daha fazla performans göstermek, çalışmak ve geribildirim almak konusunda motivasyonun düşeceği için belki sen de kendini içten içe yargılamaya başlayabilirsin.

O zaman da “Ben biliyordum, bak gördün mü işte ben zaten yetersizim.” düşünceni bir nevi beslemiş olursun.

Tüm bunlar da bilinçdışı düzeyde olduğu için böyle hareket ettiğinin farkında olmazsın. Bu içsel sistem sana rahatsızlık verse de adaptif mekanizman  an daha farklı nasıl hareket edeceğini bilmiyordur çünkü işlenmemiş deneyimlere dayanan konular tetiklenmiştir.

Bu yüzden de kendini bir kurban gibi hissetmeye başlarsın.

Buradaki sorun, geçmişteki deneyimlerinin hala şimdiki zamanını adaptif olmayan ve sıkıntıya sokacak şekilde etkilemeye devam etmesidir.

Enerjiyi Koruma Prensibi:

Normalde beynimiz enerjiyi verimli şekilde kullanmak ister. Dolayısıyla da o an en ideal yol olmasa bile beynimiz ne biliyorsa onu tutarlı bir şekilde uygulamaya çalışır.

Çoğu zaman da asıl sıkıntı o an bilinen yolun işe yaramadığını hatta zarar verdiğini görememektir. Yüzleşmek, kafa yormak da ekstra enerji gerektirdiği için bildiğin şekilde devam edersin.

İşte böyle olunca da kısır döngü halinde o alışık olduğun sistemi bilinçdışı düzeyde devam ettirirsin. Devam ettirdikçe de yaşam kaliten kısıtlanmaya ve problemler tekrar etmeye başlar. Hep aynı şeyleri yaşamaya başlarsın çünkü aynı şekilde bakıp hareket ediyorsundur.

Hal böyle olunca da travmalar sürekli birikmeye başlar. Travma üzerine travma yaşamaya başlarsın.

EMDR yönteminde bu işlenmemiş travmaları işleyerek adaptif bilgi işleme sistemini yeniden aktif hale getirmeye çalışırız.

Doğal İyileştirme Mekanizmasının Aktive Etmek:

EMDR terapisinde doğal, psikolojik çözüm mekanizmasını devreye sokup oradaki virüsleri temizleyip sistemin tekrardan verimli bir şekilde çalışmasını amaçlıyoruz.

Diyelim ki parmağında bir yaralanma oldu. Normal şartlarda beden yaralanan yeri sen farkında olmadan iyileştirir.

Eğer ki o yarayı temiz tutmazsan, enfeksiyon kaparsa, sağlığına-beslenmene yeterince dikkat etmiyorsan, bağışıklık sistemin düşük seviyedeyse ya da yaralanmaya devam ediyorsa o noktada yara daha yavaş iyileşir.

Burada yapılması gereken şeyler; yarayı temiz tutmak, gerektiği şekilde sağlığına dikkat etmektir.

O zaman pansumanla birlikte yara kapanmaya başlar.

İşte EMDR yönteminde de biz psikolojik yaraları iyileştirmeyi engelleyen faktörleri ortadan kaldırmaya kaldırıp, psikolojik iyileştime sürecinin doğal olarak aktive olmasını amaçlıyoruz.

Diğer birçok psikolojik yaklaşımda da yaraların iyileşmesini engelleyen faktörler ortadan kaldırmaya çalışılır. EMDR’de yara ve travmalara daha doğrudan odaklanmayı amaçlarız.

Bunu yaparken de kullandığımız birçok yöntem vardır. Özellikle travma terapilerinde faydalı olan birçok yöntem EMDR’ye de eklenmiş durumdadır.

Tabi EMDR yönteminin en önemli farklarından biri olan göz hareketleriyle çift taraflı uyarı yöntemini ekleyerek nörolojik düzeyde de belirli müdahalelerde bulunuruz.

Bu arada göz hareketleri demişken ilginç bir bilgiyi seninle paylaşayım:

Uyku ve EMDR İlişkisi:

Her gece aslında farkında olmadan kendi kendine bir nevi EMDR yapıyorsun.

Uykunun rüya gördüğün kısmına tıpta REM uykusu denir. 

REM’in açılımı da Rapid Eye Movement yani hızlı göz hareketleridir. Rüya gördüğün anlarda gözlerin hızlı bir şekilde sağa-sola hareket eder.

Belki uyuyan birini görmüşsündür. Bazen gözünde belli kıpırdanmalar olur. İşte o anda o kişi muhtemelen REM uykusundadır.

REM uykusuyla alakalı en önemli hipotezlerden biri de; REM uykusunda zihin bir şekilde gün içinde depoladığı belli uyaranları yeniden dönüştürerek sınıflandırması ve belirli psikolojik yaraları aslında tamir etmeye çalışmasıdır. Bir nevi kendini psikolojik olarak onarmaktadır.

İşte biz de EMDR’de aslında göz hareketleri yöntemiyle bu psikolojik mekanizmayı bir nevi bilinçli olarak aktive etmeye çalışırız.

Hatırlarsan EMDR’nin de açılımı Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşlemedir.

Tabi bu noktada aklına şu soru gelebilir:

“Eğer her gece REM uykusu ile birlikte farkında olmadan kendi kendime EMDR yapıyorsam neden psikolojik olarak iyileşemiyorum?”

İşte az önce de bahsettiğim gibi enfeksiyon kapmış belli yaraları bedenin kendi kendine tamir edemediği gibi enfeksiyon kapmış psikolojik yaraları da zihnin kendi kendine iyileştiremiyor. Bu noktada pansuman yapmak gerekiyor.

EMDR yönteminde bu doğal iyileştirme sürecini kullanıyorken bir taraftan uzmanın bilgisiyle ve EMDR’nin kendi getirdiği yöntemlerle birlikte belirli parazitler, enfeksiyonlar gördüğümüzde dışarıdan müdahale edip o yaraya pansuman yapıyoruz.

Pansumanı yaptıktan sonra da zaten bilinçdışın, zihnin kendiliğinden belirli noktaları işlemektedir.

Uzm. Psk. Cem Gümüş

Kaliteli Yaşam Danışmanlığı ve Travma Terapisi/EMDR özel çalışma alanlarımdır.

Psikolojik güçlükler ve kişisel gelişime yönelik birçok içerik (kitap ve online eğitimler vb.) paylaşıyorum.

İçeriklere ulaşmaya başlamak için buraya tıklayabilirsiniz.

Kendinin Terapisti Ol Kitabı

psikolog kitapları öneri kendinin terapisti ol

Daha Kaliteli Bir Yaşam İçin
4 Basamaklı Uyan Yöntemini
Nasıl Kullanabileceğinizi Öğrenin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ücretsiz Edinebilirsiniz

''EMDR Rehberi''
E-Kitabı

EMDR hakkında merak ettiğiniz tüm soruların cevabını içeren kitabı edinmek için aşağıdaki linkteki sayfayı ziyaret edebilirsiniz.